Aile terapisi, psikolojik sağlığımız için aile içi ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu ifade eden ve son dönemlerde oldukça popüler olan bir kavramdır. Aile terapisi yaklaşımlarının ortak noktası, sorunun kaynağından veya sorunun aileden mi yoksa bireyden mi kaynaklandığına bakmaksızın aileyi çözümün odak noktası haline getirmesidir.
Toplumun en küçük sosyal yapısı olan aile, sağlıklı bireylerin yetiştirilebilmesi ve istikrarlı yapıların inşa edilebilmesi için bir lokomotiftir. Konuya sadece sosyolojik olarak bakmak yerine biraz da biyolojiyle ilintili hale getirmek yerinde olacaktır.
1887 yılında Avusturya’da doğan gelişim psikoloğu Rene Spitz, stresli bir ailede ihmal edilerek büyüyen çocukların akranlarına oranla boylarının küçük kaldığını gözlemlemiştir.Bu çocuklar davranışsal olarak da Apathie ile ifade edilen, yani güncel bir ifadeyle öğrenilmiş çaresizliğe yakalanmaktadırlar. Spitz bu durumu çocukların psikolojik durumlarına bağlamıştır.
Ancak daha sonra, küçük kalmanın özellikle çocukluk dönemindeki yetersiz uykuyla ilgili olduğu, ilk derin uyku evresinin kesintiye uğramasının büyüme hormonunun salgılanmasını engellediği tespit edilmiştir.
Yaşıtlarına göre fiziki gelişimleri daha zayıf olan bu çocuklar sürekli ve sevgi dolu bir ortama alındıklarında kısa bir süre içerisinde akranlarını yakaladıkları görülmüştür.Bu örnek gelişimin, psikolojik ve sosyal ortam ile hormonal sistem ve uykunun bir kombinasyonu olduğunu göstermektedir.
Okul Başarısı gibi etkenlerin aslında aileden gelen psikolojik destekle ya da olumsuz uyaranlardan etkilendiğini bilmek, ailelere yol gösterici olabilir.
Bu nedenledir ki aile terapisi, sadece üniversitelerde okutulan bir bölüm veya çevremizde duyduğumuz popüler bir kavram olmak yerine aile içi stresin azaltılması ve daha sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi için kaçınılmaz bir terapi yöntemidir.
Otizm nedir? Otizmin Nedenleri, Çeşitleri, Otizmli çocuklarda Eğitim tedavisi ve konuşma